“Gastro Travel”: Lezzetin Peşinden Gidenler İçin Yurt İçi Seyahat Önerileri

Credit: unsplash.com - Jay Wennington

Eskiden bir seyahat planı yaparken ilk aklınıza gelen şeyler neydi? Denizi güzel mi?, Yakınlarında görülecek antik kentler var mı? Alışveriş için en yakın çarşılar nerede kalıyor? Oysa ki artık bavullar yalnızca manzara ve deniz için değil, lezzet peşinde koşmak için de hazırlanıyor. Bu kez, Gastro Travel yaklaşımını benimseyip lezzetin peşinden koşmak isteyenler için yurt içindeki en iyi durakları mercek altına alıyoruz.

Credit: unsplash.com - Louis Hansel

Son yıllarda dünyanın dört bir yanındaki insanlar bir şefin özel menüsünü tatmak, bir köyde yapılan peyniri yerinde görüp deneyimlemek, üzüm bağlarında dolaşırken salkımların nasıl lezzetli şaraplara dönüştüğünü görmek için yola çıkıyor. Kısacası, lezzetin peşinden koşuyor. Bu yaklaşımın adı ise Gastro Travel. Gastronomiyi merkezine alan Gastro Travel yaklaşımıyla seyahatin motivasyon kaynakları değişiyor: Amaç yalnızca yemek yemekten çıkıyor, bu seyahat türü yemeğin ardındaki hikayeye ulaşmak, şeflerle keyifli sohbetler etmek, bir peynirin üretim noktasını görmek ya da üzüm bağlarında gezmek gibi motivasyonlarla şekilleniyor. Gastro Travel, ''Bu yemeğe kimin eli değdi, kullanılan malzemeler nerede yetişti, hangi gelenekleri içinde barındırıyor?'' sorularının cevabını bulmak için yapılan keşfi simgeliyor. Yemek, ihtiyaç halinden çıkıp kültürle, doğayla ve insanla kurulan bir bağ haline dönüşüyor. San Sebastian'da sokak sokak gezerek yöresel tatlara bakmak, Kyoto'da geleneksel Kaiseki yemekleriyle tanışmak ve Toskana'da üzüm bağlarının arasında dolaşmak Gastro Travel'in dünya çapındaki duraklarından yalnızca birkaç tanesi. Üstelik bu yaklaşım, gastronomi alanında uluslararası başarılara imza atan Türkiye'de de yükselişte. Seyahate çıkanlar, yerel üreticilerle tanışarak ağaçta yetişen elmanın toplanmasına yardım ediyor ve tabağa gelinceye kadar ki yolculuğuna eşlik ediyor. Şef restoranlarında hazırlanan yemeklerin hem tadına hem de arkasında yatan hikayeye bakılıyor. Gastro Travel sayesinde sürdürülebilirlik artırılırken, bilinçli tüketime daha fazla özen gösteriliyor. Tam da bu yüzden lezzetin peşinden gidiyor, yaz boyunca yaratıcı şeflerin, yerel tatların, bağların ve üreticilerin izinden giderek yurt içindeki yazlık destinasyonları keşfe çıkıyoruz.

Türkiye'de Gastro Travel Rotaları

Urla

Credit: USCA Şarapçılık - Visit İzmir

Gastro Travel ruhunu hissetmek isteyenler için, ilk olarak Urla'ya doğru yola çıkıyoruz. Son yıllarda yalnızca doğasıyla değil, aynı zamanda tabağa yansıyan ruhu ve Michelin yıldızlı şeflerin tabağa yansıttığı lezzetler ile de dikkat çekiyor. Urla'ya gitmek isteyenlerin ilk durağı ise: Bağ Yolu. Sabahın erken saatlerinde kalkıp bağlara doğru yola çıkmak, unutulmaz bir deneyimin ilk adımını oluşturuyor. Urla Bağ Yolu'ndaki üreticilerin birçoğu yan yana olsa da, hepsinin toprağı farklı hikayeler barındırıyor. Bağlarda toplanan üzümler, özenle ezildikten sonra kadehlerdeki şaraplara dönüşüyor. Şarap tadım odalarında içilen yudumlar ise, Urla'nın rüzgarını, toprağını, güneşini ve yıllanmış bir emeği doyasıya anlatıyor.

Credit: OD Urla

Şef Osman Sezener'in imzasını taşıyan OD Urla ise, keyifli bir akşam yemeğinden çok daha fazlasını vadediyor. Klasik bir fine dining tanımının ötesine geçen bu restoran, açık mutfağın odun pişen yemekler, kendi bahçelerinden toplanan tamamen organik ürünleri ve şeflerin dokunuşunu içinde barındırıyor.

Eşsiz şarap deneyimini konaklamayla buluşturan Vino Locale ise, Seray-Ozan Kumbasar çiftinin özel dokunuşlarını yansıtıyor. Küçük ve özenli detaylarıyla kendi evinizdeymişsiniz gibi hissettiren bu mekanın mutfağında, Ege'nin özgün tatları pişiyor. Bağın kenarında bulunan terası ve şarap eşleşmeli menüleri burayı daha da özel kılıyor.

Osman ve Ezgi Serdaroğlu tarafından kurulan Teruar Urla, adına yakışır bir biçimde toprakla kurduğu bağı tabaklarına yansıtıyor. Sade ve rafine mutfak anlayışını benimseyen restoran, gerçek Urla'yı özel dokunuşlarıyla hissettiriyor. Urla'nın alışık olduğunuz mezelerine yeni bir bakış açısı sunan Levan, modern ve yaratıcı tabaklarıyla bu seyahati unutulmaz kılmayı hedefliyor. Közde pişmiş enginarla birlikte servis edilen humus, fermente edilmiş domates eşliğinde hazırlanan tarama ise bu lezzetlerden yalnızca birkaçı.

Tire

Credit: Kaplan Dağ Restoran – mekanlar.com

Gastro Travel'in ikinci durağında ise Tire yer alıyor. Yerel pazar tanımının hakkını veren Tire Pazarı, her Salı günü büyük bir alana kuruluyor. Tezgahların başında ise gerçek üreticiler yer alıyor. Taze taze toplanmış Ege otları, tamamen doğal biçimde hazırlanan çökelekler, köyde yapılmış sabunlar ve el dokuması kumaşlar pazar tezgahlarındaki yerini alıyor. Tire'den dağlara doğru kıvrılan yollar ise, sizi Kaplan Köyü'ne götürüyor. Zamanı unutacağınız bu köyün kahvaltıları çok uzun sürerken, kuzular her yerde serbestçe otlanıyor, yoğurt ise hala kazanlarda pişiriliyor. Bu köyde her şey dağdan mutfağa geliyor ve en doğal haliyle tabaklarda buluşuyor.

Köyü doyasıya gezdikten sonra öğle molası veya akşam yemeği için bir yer arıyorsanız, gitmeniz gereken tek yer Kaplan Dağ Restoran. Tire mutfağının doruk noktasını yansıtan mekanda dağ yoğurdu, otlu mezeler, kuzu tandır ve en iyi keşkeklere yer veriliyor. Doğayla ustalığı buluşturan bu restoran, manzarasıyla, havasıyla ve lezzetiyle bambaşka hikayeler anlatıyor.

Selçuk

Credit: Çiy Restaurant

Gastro Travel rotalarından üçüncü önerimiz ise Selçuk. Klasik restoran anlayışını bambaşka bir noktaya dönüştüren Çiy Restaurant ise gidebileceğiniz ilk mekanlar arasında yer alıyor. Toprakla kurulan bağın sofraya yansımasını en iyi şekilde gösteren bu mekanın menüleri, mevsim sebzelerine göre şekilleniyor. Yemeklerde kullanılan her malzeme ise kendi yerinden, yöresinden geliyor. Biraz mevsim, biraz üretici ve biraz köy kokan tabaklarda, sabahları toplanan taze otlar, organik biçimde üretilen sirkeler yemeklere lezzet katıyor. Her lokma, yerelliğin zarif yorumunu içinde gizliyor. Akşam yemeğini Çiy Restaurant'ta yedikten sonra, konaklama için de özel bir seçenek bulunuyor: Çiy Konuk Evi. Doğayla iç içe bir konaklama deneyimi sunan mekan, geceyi yıldızla ödüllendirmek isteyenler için unutulmaz anlar yaşatıyor. Sabah kuş seslerinin eksik olmadığı konuk evinde, kahvaltıda tarladan taze taze toplanmış domatesler sunuluyor. Keşif yapmak için Çiy'in çevresinde gezerken, her yol sizi ya bir incir bağına ya da zeytinyağı üreticisine götürüyor. Hala taş baskı yöntemiyle üretilen zeytinyağları, o unutulmuş aromaları içinde saklıyor. Selçuk'un ruhunu en iyi şekilde yansıtan incir ağaçları ise şimdiye kadar yediğiniz tüm meyveleri unutturacak bir güzellik taşıyor.

Bodrum

Credit: unsplash.com - Mert Kahveci

Bodrum denince akla ilk olarak beyaz evler, masmavi koylar ve begonviller gelse de, bu manzaralara bir yenisi daha ekleniyor. Bodrum artık yalnızca bir tatil yeri olmaktan çıkıyor, aynı zamanda lezzet destinasyonu haline geliyor. Bodrum'un yeni nesil mutfak anlayışına göre, Ege'nin en değerli otları olduğu gibi değil, farklı yorumlarla sunuluyor. Yerel malzemeleri usta dokunuşlarla adeta bir sanat eserine dönüştüren modern mekanların sayısı ise her geçen gün artıyor. Üstelik, Bodrum artık Michelin yıldız restoranlarıyla da Gastro Travel deneyiminin bir parçası olmaya hazırlanıyor.

Credit: Kitchen Bodrum - The Bodrum Edition

The Bodrum Edition içinde yer alan Kitchen Bodrum, bu restoranların başında geliyor. Sade ama sofistike mutfağıyla yerel malzemelerin en temiz halini sunan Kitchen Bodrum, tıpkı OD Urla'da olduğu gibi Şef Osman Sezener'in imzasını taşıyor. Aşırılıktan çok uzakta olan tabaklar, her lokmada bir kez daha şaşırtmayı başarıyor.

Kitchen Bodrum'la aynı ortamı paylaşan ve kardeşliğini yapan Maçakızı ise Aret Sahakyan'ın yorumlamasıyla ziyaretçilere bir yemekten çok daha fazlasını vadediyor. Maçakızı'nda hazırlanan tabaklar, arkasında büyük bir hikaye barındırıyor. Bahçenin yeşili, denizin tuzu ve şefin vizyonu bir arada sunuluyor. Sahilde servis edilen tabaklara, Ege'nin tüm güzellikleri yansıtılıyor.

Credit: Orkide Balık – orkideotel.com

Bodrum'un kalbi hala balıkçı masalarında atıyor. Salaş görünümüne rağmen mükemmel lezzetleriyle öne çıkan Orkide Balık, Bodrum'un yerel müdavimleri tarafından büyük bir ilgi görüyor. Menü ise, o gün tutulan taze balıklara göre değişkenlik gösteriyor. Günün balığının yanında bol bol meze sunuluyor ve sadece karnın değil, ruhun da doyması sağlanıyor. Bodrum'un saklı güzelliklerinden biri olan Gonca Balık ise, abartısız ve ustaca hazırlanmış mezeleriyle tüm yorgunluğunuzu atmanızı sağlıyor. Gün batımında kurulan masalarda levrek ve kalamarın kokusu, müzik sesleriyle birleşiyor ve unutulmaz bir gece yaşamanızı sağlıyor. Memedof, Bodrum'un daha az bilinen fakat ilk günden beri çizgisini korumayı başaran balıkçılarından biri. Özellikle yerlilerin çok yakından tanıdığı bu mekan, deniz kenarında romantik bir akşam yemeği yemek isteyenleri ağırlıyor. Servisi, sunumu ve lezzet dengesiyle mutlaka uğramanız gereken mekanların başında geliyor.

Bitez'in göbeğinde yer alan ve kalitesinden asla ödün vermeyen Bağarası Restoran ise, bölge halkı tarafından ''Gerçek Bodrumluların Yeri'' olarak biliniyor. Güne enerjik başlamak isteyenler için sabah kahvaltısında organik ürünler kullanılıyor ve bahçede toplanan yeşillikler anne eli değmiş gibi tabaklarda buluşuyor. Tandırı, güveç yemekleri, yoğurtlu mezeleri ve Ege otları ile ustaca hazırlanan yemekler, Bağarası Restoran'ın muhteşem bahçesinde sunuluyor.

Ayvalık & Cunda

Credit: Kırlangıç Zeytinyağı Fabrikası – kulturenvanteri.com

Gastro Travel için bir diğer önerimiz, Ayvalık ve Cunda. Her şeyin biraz zeytin koktuğu Ayvalık sokakları, Ege'nin başka diliyle konuşan yerlerinden biri olarak biliniyor. Cunda ise, bu dilin şairini temsil ediyor. Taş sokaklarda yürürken bir anda karşınıza çıkan köz kokusu, Arnavut kaldırımı köşesinde kurulan rakı sofrası, burada hayatın yavaş ve lezzetli aktığını kanıtlıyor. Zeytinyağının bir yaşam biçimi olduğu bu coğrafya da, üreticilerin emeği nesilden nesile aktarılıyor.

Köklü bir geçmişe sahip olan Kırlangıç Zeytinyağı Fabrikası, tadım notasının en önemli duraklarını oluşturuyor. Zeytin sıkım sürecini yakından görebileceğiniz bu fabrikada, çeşitli yağların tadına bakarak unutulmaz bir deneyim yaşayabilirsiniz. Sanatla iç içe olan ve her sokağında el emeği ürünleri barındıran Küçükköy'deki Aida Zeytinyağı Atölyesi ise, sürdürülebilir tarım yöntemleriyle yapılan üretimi gözler önüne seriyor. Tımarhane Adası'nın çevresinde yer alan zeytinlikler ise, köklü geçmişi ve sınırlı üretimi ile en değerli anları yaşamanızı sağlıyor. Cunda'nın taş sokaklarında yürürken karşınıza çıkan balıkçılar ise, adeta davetkar bir çağırışımda bulunuyor.

Credit: Hop Cunda – ayvaliktayasam.com

Tarihi bir binanın içinde yer alan Avlu Yakamoz, huzurlu ortamı ve hafiften çalan müziği ile bir balık restoranından çok daha fazlası. Denizin yakınlarında bulunan Bay Nihat ise, Cundalıların müdavimi olduğu mekanların başında geliyor. Gelenekselliğini koruyan mekan, taze tutulan balıklar masaları zenginleştiriyor. Bir evin bahçesinde bulunan Hop Cunda hem balıkları hem de mezeleriyle ön plana çıkıyor. Ferah bir bahçenin içinde yer alan mekan, canlı fasıllarıyla eğlenceye doymanızı sağlıyor. Ayvalık ve Cunda, yalnızca deniz ürünleri ve zeytinyağı ile deniz üzüm bağlarıyla da çok konuşuluyor. Bölgede şarap üreticilerinin çoğalmasıyla birlikte yerli üzümlerden üretilen şaraplar tadım için gelenlerin yüzünü güldürmeyi başarıyor. Şaraplar, mezeyle uyum içinde sunulurken bir kadeh ve bir tabak arasında saatler geçiyor.

Kazdağları & Edremit

Credit: Adatepe Zeytinyağı Müzesi

Ege'nin en yeşil, en derin nefes alınan yeri olarak bilinen Kazdağları, doğanın sesinin yükseldiği yerler arasında bulunuyor. Zeytinin anayurdu olan Edremit'te ise her köy yolunda zeytin ağaçları, her yudumda ise yüzyıllık bir gelenek saklanıyor. Hala taş baskı yöntemiyle kullanılan değirmenlerde zeytinler sabırla sıkılıyor ve elle tutulur hale geliyor. Zeytin rotasına çıktığınızda eski bir taş evde kurulan üretim atölyelerine girebilir, sabahları toplanan zeytinlerin tüm aşamalarını inceleyebilirsiniz.

Bu yolculukta zeytinin gerçek kimliğini anlamak istiyorsanız, Adatepe Zeytinyağı Müzesi'ni mutlaka notlarınız arasına ekleyin. Zeytinyağı üretim teknikleri, taş baskı sistemleri ve tarihi sabun kalıplarının sunulduğu müzede, zeytinyağının ruhu gözler önüne seriliyor. Gastro Travel turunda, Kazdağları'nın eteklerinde yer alan Tahtakuşlar Köyü'nü rotanıza eklemeyi unutmayın. Türkmen kültürünün hala canlı tutulduğu bu köyde, kızılcık çorbaları, ağır ateşte pişen etler ve bulgurun bin bir hali kullanılıyor. Köyün içinde yer alan Etnografya müzesi ise bölge hakkında bilgi sahibi olmak için mükemmel bir arşive sahip.

Kars & Boğatepe Köyü

Credit: Boğatepe Köyü – bogatepekoyu.com

Gastro Travel'i, yalnızca yaz aylarında değil dört mevsim güzellikleri içinde barındıran bir gezi rotasına dönüştürmek isteyenler için önerimiz: Kars. Kars'ın merkezine 50 dakika uzaklıkta bulunan Boğatepe Köyü, Türkiye'deki Slow Food hareketiyle somut bir şekilde bağ kurmuş köylerden biri olma özelliğini taşıyor. Yani burada üretimin hızlı olması değil, doğru olması hedefleniyor. Bu yaklaşımla yapılan peynirler, hem damaklarda hem de hafızalarda unutulmaz bir tat bırakıyor. Gravyer, meşhur Kars kaşarı ve tulum peyniri gibi peynirler, doğrudan üreticilerin elinden çıkıyor ve tüketiciyle buluşuyor. Üstelik, burada peynirlerin tadına bakmakla kalmıyorsunuz, aynı zamanda bizzat yapım sürecine tanıklık etmek de mümkün. Boğatepe'deki mandıralar, ziyaretçilere bir şeyler öğretmeyi vadediyor. Her sürecin detayları gözler önüne seriliyor ve peynir yapım sürecine dahil olmanız sağlanıyor.

Kısacası, yaz tatili artık yalnızca uzaklara gitmek veya yeni yerler görmekle değil, aynı zamanda unutulmaz anlar yaşatacak tatların peşinden koşmakla şekilleniyor. Yazın doğallığına çok yakışan Gastro Travel ile, bir tabak yemeğin ardında yatan hikayeler gün yüzüne çıkıyor ve sürdürülebilirlik kavramı ayrı bir önem kazanıyor.