Şehirde Sanat: Sonbaharda Keşfedebileceğiniz Sergiler
Yeni sezonda, İstanbul’da mutlaka keşfetmeniz gereken sergileri mercek altına alıyoruz.
Tüm BMW
Modelleri
Tüm MINI
Modelleri
Tüm JAGUAR
Modelleri
Tüm RANGE ROVER
Modelleri
Tüm BMW MOTORRAD
Modelleri
Yeni sezonda, İstanbul’da mutlaka keşfetmeniz gereken sergileri mercek altına alıyoruz.
Credit: Freud Lucian – Pera Müzesi
Yazın kavurucu sıcakları yerini serin rüzgârlara bırakırken, İstanbul da sonbaharla birlikte yeniden sanatın diliyle nefes almaya başlıyor. Eylül ayı, sanatseverlere dopdolu bir takvim sunuyor; modern sanattan klasik eserlere, fotoğraf sergilerinden dijital işlere uzanan çeşitliliğiyle kentin kültür sahnesine yeni bir ivme katıyor. Bu sergileri deneyimlemek, aynı zamanda şehre farklı bir gözle bakma daveti. Aynı esere bakan insanların farklı duygular hissetmesi, İstanbul’un çok kültürlü ruhunu görünür kılıyor. Sanat, bu şehri taş ve betondan öteye taşıyor; yaşayan, soluk alan bir kültür merkezine dönüştürüyor. Bu sezonda İstanbul, yaz sıcaklarına kısa bir ara veriyor; rüzgârlar eşliğinde, ruhu besleyen eserlerle sanatseverleri yeni keşiflere çağırıyor.
Credit: David Hockney – Pera Müzesi
British Council Koleksiyonu'ndan 29 sanatçının yapıtlarını bir araya getiren Ortak Duygular sergisi, 1930'lardan bu yana oluşturulan yaklaşık olarak 9000 eserden oluşuyor. Koleksiyon, Birleşik Krallık'ın 20. ve 21. yüzyıl sanatına odaklanıyor. Küratörlüğünü Ulya Soley'in yaptığı sergi, “Özeni Korumak”, “Tanıdık Yüzler” ve “Hayali Gelecek” olmak üzere 3 farklı bölümden oluşuyor. Duvarları olmayan müze olarak anılan bu sergide, Larry Achiampong, Jake and Dinos Chapman, Eileen Cooper, Laura Aldridge, Ed Atkins, Damien Hirst, Sarah Lucas, David Hockney gibi değerli sanatçıların eserleri sanatseverlerle buluşuyor.
Kuruluşunun 20. yılında sanatseverleri birbirinden özel sergilerle buluşturan Pera Müzesi, İsveçli sanatçı Asa Jungnelius'un Türkiye'deki ilk kişisel sergisi Toprak, Ateş, Su ve Havayla Yazılmış Bir Dize'ye ev sahipliği yapıyor. Küratörlüğünü Elif Kamışlı'nın yaptığı sergi, insan ve malzeme arasındaki binlerce yıldır var olan ilişkiyi irdeliyor. Hem yoğunluk, hem de durgunluk hissi veren sergi, Jungnelius'un cam ve mermer heykellerini gözler önüne sererken, izleyiciyi kişilerin malzemeyle kurduğu ilişkiyi düşünmeye davet ediyor. Arkeolojik buluntular, tarihi cam objeler, toplanmış malzemeler ve el dokuması ipler, müze salonuna inşa edilmiş iskele yapı içinde sergileniyor.
Fransız sanatçı Juliette Minchin’in Where the River Burns başlıklı sergisi, Zeyrek Çinili Hamam'da sanatseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. Küratörlüğünü Anlam de Coster'ın üstlendiği sergi, 16. yüzyıldan kalan hamam yapısı ve yakın zamanda gün yüzüne çıkarılan Bizans Sarnıcının soğuk bölümlerine yayılıyor. Balmumu, kağıt ve kalay gibi malzemelerden üretilen eserler, hamamın mimari yapısını gözler önüne sererken, arınma, bakım ve kehanet temalarını odağına alıyor.
Credit: Edward Burtynsky – Borusan Contemporary
Kanadalı sanatçı Edward Burtynsky'nin Dönüşen Yeryüzü başlıklı sergisi, Marcus Schubert küratörlüğünde Borusan Contemporary'de gerçekleştiriliyor. Sanatçı sergide, uygarlığın büyüme sürecini, doğayı nasıl şekillendirdiğini ve telafisi güç izler bırakarak tahrip ettiğini gözler önüne seriyor. Edward Burtynsky'nin kariyerindeki öne çıkan projelere odaklanan sergi, Türkiye'nin dört bir köşesinde yaşanan erozyon konusuna odaklanıyor. “Erozyon” başlığı altındaki bu bölümde, Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu tarafından sipariş edilen daha önce hiç görülmemiş birçok fotoğraf izleyiciyle buluşuyor. Perili Köşk'ün tüm katlarına yayılan bu sergide Afrika Çalışmaları, Taş Ocakları, Su ve Tuz, Madenler ve Petrol başlıkları altında sanatçının önde gelen projelerine yer veriliyor.
1970'li yıllardan günümüze kadar olan süreçte hem kadın, hem de toplum odaklı yaklaşımıyla feminist sanatın öncüleri arasında gösterilen Suzanne Lacy, Sakıp Sabancı Müzesi'nde Birlikte başlıklı sergisini sanatseverlerle buluşturuyor. Sanatçı sergide, video enstalasyonları ve kolektif üretimlerini bir arada getirirken, çalışmalarında kadınların kimlik arayışı, özgürlük, şiddet, istihdam ve yaş alma gibi deneyimlerini görünür kılıyor. Birlikte sergisi, sanatçıları, akademisyenleri, aktivistleri ve yerel yönetimleri bir araya getirerek toplumsal cinsiyet sistemlerini odağına alıyor.
Arter, Nilbar Güreş'in Türkiye'deki ilk kapsamlı solo sergisi olan Kadife Bakış'ı 11 Eylül'den itibaren sanatseverlerle buluşturuyor. Hikaye anlatıcılığını eleştirel bir yorumla harmanlayan sergi, insanların, bitkilerin, hayvanların, mitolojik öğelerin iç içe geçtiği, çok katmanlı bir dünya kuruyor. Sanatçı, fotoğraf, gravür, resim, kolaj, heykel ve video gibi çeşitli mecraları kullanıyor. Yeni eserlerin bir arada sunulacağı sergi, gerçek ile kurmaca arasındaki sınırları muğlaklaştıran katmanların izini sürüyor.
Credit: Ömer Uluç – İstanbul Modern
Değerli sanatçı Ömer Uluç'un sanatsal yolculuğuna ışık tutan bu sergi, sanatçının pratiğinde ön plana çıkan farklı ifade biçimlerini bir araya getiriyor. 1960-2010 yılları arasını kapsayan bu kişisel sergi, kağıt üzerine çizilen desenlerden, tuval üzerindeki akriliğe, kolajdan heykele kadar birçok disiplinden örnekler barındırıyor. İnsanlık ve evren arasındaki ilişkiyi irdeleyen Ufuk Çizgisinden Öteye sergisi, geleneksel sınırları aşan sanatçının 300'den fazla eserine ev sahipliği yapıyor. 21 Mart'ta başlayan sergi, İstanbul Modern'de 12 Aralık'a kadar devam ediyor.
Küratörlüğünü Nilüfer Şaşmazer'in üstlendiği bu sergi, 15 farklı sanatçının heykel, resim ve fotoğraf gibi farklı disiplinlerle ürettiği yapıtları bir araya getiriyor. Basınç Altında, Suyun Üstünde sergisi, uluslararası çatışmalar, çevresel felaketler, ekonomik belirsizlikler, göç ve sosyal adaletsizliklerin yarattığı kaygıları odağına alıyor. 11 Ocak'a kadar devam eden sergi, zorlu koşullar altındaki bireylerin psikolojik, duygusal ve toplumsal durumlarını da ortaya çıkarıyor. Sergide, Angela de la Cruz, Michael Borremans, Claire Fontaine, Fatoş İrwen, Tiago Mata Machado, Jean Meeran gibi ünlü sanatçılar yer alıyor.
Metin Erksan'ın yönettiği ve senaryosunu Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun yazdığı aynı adlı filmin hikayesini sunan Karanlık Dünya sergisi, 1950'li yıllardaki Türkiye'nin kültürel iklimini inceliyor. Senarist Caner Yalçın ve sanatçı Mike Bode'un uzun soluklu araştırmalarına dayanan sergi, aynı zamanda kopmaları ve eksiltmeleriyle filmi yeniden şekillendiriyor. Filmin uğradığı müdahale ve dönüşümleri çarpıcı bir biçimde gözler önüne seren sergi, filmin ideolojilerine, sansür mekanizmalarına ve üretim koşullarına yönelik irdelemeler yapıyor. Sergi, 14 Aralık'a kadar kadar devam ediyor.
Ömer Faruk Yaman'ın Anima Machina sergisi, 9 Eylül - 11 Ekim tarihleri arasında Pg Art Gallery'de izleyicilerle buluşmayı bekliyor. Sanatçı bu sergide insan ve makine arasındaki ilişkiyi incelerken, Voyager adındaki kurgusal figür aracılığıyla bu etkileşimi yeniden tartışmaya açıyor. Sanatçının kullandığı formlar, ilk bakışta mekanik parçaların birleşimi gibi görünse de, kullanılan figürler makinenin insana eşlik ettiği duygusal ve varoluşsal katmanları görünür kılıyor. Modüler bilincin temsilcisi olan çizimler, makinenin yalnızca bir araç değil, aynı zamanda insan deneyimlerinin bir uzantısı olduğunu gösteriyor ve Gilbert Simondon'un teknik bireyleştirme kavramını anımsatıyor.
Credit: Yapı Kredi Kültür Sanat
Yapı Kredi Galeri'nin ikincisini gerçekleştirdiği Bir Arada sergisi, bu kez odağını 90'lardan bu yana üretmeye devam eden iki sanatçıya çeviriyor: İlhan Sayın ve Fulya Çetin. Sanatçılar, hayvan ve insan portreleri, kent ve doğa manzaraları, soyutlamalar ve farklı objeleri gözler önüne sererken, izleyicilerin hayal gücüne bıraktığı açık uçlu çalışmalarını da galeride sergiliyor. Uzun yıllara dayanan dostluk bağları ile sergide birleşen iki sanatçı, insanların doğa üzerindeki tahakkümünü düşündüren eserleri ile sanatseverlere farklı bir deneyim yaşamayı vadediyor. Bitki ve hayvanların özne konumunda olduğu sergi, 4 Ocak 2026'a kadar izleyenleri büyülü dünyasına davet ediyor.
Metin Alper Kurt'un 11 Eylül - 11 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan Kendi Ağırlığında sergisi, mermerin hem sert yapısı, hem de kırılganlığı farklı bir dille anlatıyor. Sanatçı, son çalışmalarında mermerin insanlar tarafından alışılmış ağır ve dayanıklı algısını kırarken, taşı hassas ve kırılgan formlara dönüştürüyor. Bu dönüşüm ise gündelik hayattaki gölgede kalan duyguların yeniden görünür olmasını amaçlıyor. Mermerin yüzeyinde oluşturulan her iz, insana ait duyguların bir katmanını yansıtıyor. Sergi, taşın somut yapısı ile duyguların görünmezliği arasında bir köprü kurarak izleyicileri “kendi ağırlığında” bir deneyime davet ediyor.
10 Eylül'den 18 Ekim'e kadar Galeri Bosfor'da düzenlenen Rüzgar sergisi, Ahmet Çerez, Betül Kotil, Ahmet Elhan, Burcu Erden, Eda Soylu, Deniz Pire, Erman Özbaşaran, Gökhan Tanrıöver gibi değerli sanatçıları bir araya getiriyor. Çeşitli disiplinlerden eserlerin bir araya getirildiği sergi rüzgarı, bir sembol, bir doğa fenomeni, ekolojik yaşamın her alanına dokunmuş bir varlık ve bir insan olarak ele alıyor. Sergi, sanatseverleri görünmez ama hissedilir bir yolculuğa çıkarıyor.
Sonbahar geldiğinde sadece ağaçların rengi değil, şehrin ruhu da dönüşüyor. İstanbul’un caddeleri ve galerileri, farklı sanatçıların yeni işlerini bir araya getiriyor; şehir, sanatseverler için adeta içinden geçilen, hissedilen ve yaşanan bir deneyime dönüşüyor.
Ve İstanbul… Her sezon dünyanın dört bir yanından eserleri buluşturuyor; şehri, sanatseverler için büyük bir ilham merkezine çeviriyor. Tam da bu yüzden, sonbaharda sanatın çağrısı kalplere ve ruhlara dokunmaya devam ediyor.